NE DE GÜZELDİR, URFA'MIZIN HALK OYUNLARI
Her ne kadar, TBMM tarafından, Milli Mücadele yıllarında, Fransızlara karşı verdiği kahramanca mücadele yüzünden, isminin başına "Şanlı" eklense de, Urfa her daim şanı şöhreti yüksek kadim bir şehir olarak, insanlık tarihindeki önemini korumaktadır.
Tarih boyunca, kimileri gelmiş "Ur" demiş, kimileri gelmiş "Ur-Hoy" demiş. Dil değişmiş, şive ağız değişmiş, bazıları da "Urhei, Orhei, Orhayi, Ruhai, Ruhha" şeklinde farklı şekilde söylemişse de, Urfa, her daim Urfa olarak kültürel zenginliğini korumaya devam ediyor.
Yerlisi için şehrin resmi adı "Şanlıurfa" da kullanılmaktadır, dile alışkın olduğumuz, "Urfa" da kullanılmaktadır.
Urfa, Göbeklitepe arkeolojik kazı alanında ortaya çıkan, antik kent kalıntılarıyla, tarihin en eski şehirlerinin başında geldiğini ispatlamıştır.
Bugün için, Urfa sadece tarihiyle, müziğiyle, etnik zenginliğiyle değil, ayrıca sözüyle, hikayeleriyle de zengindir.
Her dinin üzerine titrediği coğrafyalar vardır. Bazı coğrafyalar vardır ki; sadece bir millet için değil, bir din için de değil, hatta bütün insanlık için kutsaldır.
Urfa, tüm insanlık için kutsal, tüm insanlığın ortak paydasında sırlar barındıran güzel bir tarihi şehirdir.
Urfamızın, zenginlikleri arasında, en çok göze çarpan kültürel öğeleri arasında, halk oyunları da önemlidir.
Urfa'nın halk oyunları ekipleri, katıldıkları ulusal ve uluslararası tüm yarışmalarda, üstün başarılarla, çoğu zaman da birinciliklerle dönüyorlar, şehre..
Urfanın Halk Oyunlarının, bu derece ilgi görmesi, bu kadar başarılı ve ödüllere layık görülmesinin altında, elbetteki, tarihi kıyafetleri, kıyafetlerin özgünlüğü, yerel değer ve zenginliği yansıtması kadar, oyunların yerel kültürün derinliğini ve güzelliğini yansıtması da sözkonusudur.
Bu halk oyunların başında, Ortadoğu ve Kafkaslarda farklı şekilleri olan, halay başta gelmektedir.
Urfa'da halay, beşten az kişiyle oynandığında, ritmi bozulan, göze hoş gelmeyen, oyun temposunun düştüğü bir oyundur. Her düğünde, her eğlencede, usulü erkanı vardır. Urfaya has edep, sıra gecelerinde olduğu gibi, halayda da kendini gösterir.
Türkçenin, Kürtçenin iç içe girdiği halaylarda, Kürtçede "Pivçuk" Türkçeye "Pörçük veya Poçik" diye geçmiş, "küçük" anlamına gelen, küçük bez parçası anlamına gelen mendil, hem halaybaşında hem halay sonunda yer alan oyuncuların elinde sallanır.
Halayın baş enstrümanları, davul ve zurna olsa da, son yıllarda, bazı düğünlerde kaval ve def, azen de keman, cümbüş ve darbuka da yer almaya başlamıştır. Özellikle, dini olarak daha hassas olan köy düğünlerinde, def ve cümbüş de yer almaktadır.
Her ne kadar, TBMM tarafından, Milli Mücadele yıllarında, Fransızlara karşı verdiği kahramanca mücadele yüzünden, isminin başına "Şanlı" eklense de, Urfa her daim şanı şöhreti yüksek kadim bir şehir olarak, insanlık tarihindeki önemini korumaktadır.
Tarih boyunca, kimileri gelmiş "Ur" demiş, kimileri gelmiş "Ur-Hoy" demiş. Dil değişmiş, şive ağız değişmiş, bazıları da "Urhei, Orhei, Orhayi, Ruhai, Ruhha" şeklinde farklı şekilde söylemişse de, Urfa, her daim Urfa olarak kültürel zenginliğini korumaya devam ediyor.
Yerlisi için şehrin resmi adı "Şanlıurfa" da kullanılmaktadır, dile alışkın olduğumuz, "Urfa" da kullanılmaktadır.
Urfa, Göbeklitepe arkeolojik kazı alanında ortaya çıkan, antik kent kalıntılarıyla, tarihin en eski şehirlerinin başında geldiğini ispatlamıştır.
Bugün için, Urfa sadece tarihiyle, müziğiyle, etnik zenginliğiyle değil, ayrıca sözüyle, hikayeleriyle de zengindir.
Her dinin üzerine titrediği coğrafyalar vardır. Bazı coğrafyalar vardır ki; sadece bir millet için değil, bir din için de değil, hatta bütün insanlık için kutsaldır.
Urfa, tüm insanlık için kutsal, tüm insanlığın ortak paydasında sırlar barındıran güzel bir tarihi şehirdir.
Urfamızın, zenginlikleri arasında, en çok göze çarpan kültürel öğeleri arasında, halk oyunları da önemlidir.
Urfa'nın halk oyunları ekipleri, katıldıkları ulusal ve uluslararası tüm yarışmalarda, üstün başarılarla, çoğu zaman da birinciliklerle dönüyorlar, şehre..
Urfanın Halk Oyunlarının, bu derece ilgi görmesi, bu kadar başarılı ve ödüllere layık görülmesinin altında, elbetteki, tarihi kıyafetleri, kıyafetlerin özgünlüğü, yerel değer ve zenginliği yansıtması kadar, oyunların yerel kültürün derinliğini ve güzelliğini yansıtması da sözkonusudur.
Bu halk oyunların başında, Ortadoğu ve Kafkaslarda farklı şekilleri olan, halay başta gelmektedir.
Urfa'da halay, beşten az kişiyle oynandığında, ritmi bozulan, göze hoş gelmeyen, oyun temposunun düştüğü bir oyundur. Her düğünde, her eğlencede, usulü erkanı vardır. Urfaya has edep, sıra gecelerinde olduğu gibi, halayda da kendini gösterir.
Türkçenin, Kürtçenin iç içe girdiği halaylarda, Kürtçede "Pivçuk" Türkçeye "Pörçük veya Poçik" diye geçmiş, "küçük" anlamına gelen, küçük bez parçası anlamına gelen mendil, hem halaybaşında hem halay sonunda yer alan oyuncuların elinde sallanır.
Halayın baş enstrümanları, davul ve zurna olsa da, son yıllarda, bazı düğünlerde kaval ve def, azen de keman, cümbüş ve darbuka da yer almaya başlamıştır. Özellikle, dini olarak daha hassas olan köy düğünlerinde, def ve cümbüş de yer almaktadır.
Oyunların bir
çoğu, Urfanın farklı ilçelerinde ufak tefek farklılar gösterir. Hilvan, Suruç,
Viranşehir, Siverek yöreleri bir olurken, Bozova farklı, Birecik ve aşağısı
bölgeler de kendi aralarında uyumluluk gösterir.
Günümüzde Urfa Halk Oyunları
Gırani (Ağırlama), denen, "Ağır - Karşılama" oyunu, ayrıca Tek Ayak (Derik), iki Ayak (Dıniğ), Üç Ayak, Beş Ayak oyunları, Türk Terge, Kımıl, Lorke denen hızlı oyunlar, Hilvan'da Oynanan "Keriboz" oyunu, Suruç'ta oynanan "Dellocan" ve ayrıca Zavfa (Damat), önemli oyunlarımızdır.
Urfa Seylanisi, Suruç Seylanisi, Dik, Keçike, Gülhameda, Teşi, Şujun, Gelberi, Rışko, Mim, Çepik, Şevko, Karaçı, Koçeri, Temirağa, Kommetki, Nure oyunlarımız da halen kötylerimizde profesyonel halk oyuncularını imrendirecek şekilde oynanmaktadır. Urfa Merkezinde oynanan Dinge'nin bir benzeri de Hilvan'da oynanmaktadır.
Kımıl Oyunu, tarım toplumu olan Urfa için, öğretici ve hatırlatıcı bir oyundur. Süne zararlısının Urfa'daki ismi olan kımıl, oyuna da adını vermiştir.
Tarımla geçinen, hayatını sürdürmek için tarıma bağlı olan Urfa'da, kımıl oyunu, hayat mücadelesini canlandıran, öğreten, bir halk oyunu olarak ortaya çıkmıştır. Bu oyun, her ne kadar halay şeklinde oynansa da, yay ve daire şeklinde sıralanan çok sayıda erkek ve kadının, köy meydanında toplanarak, biçim almasıyla oynanır. Oyun, davul zurna eşliğinde sadece erkeklerin, sadece kızların veya karışık olarak oynanabildiği oyundur.
Girani Oyunu ise, Kürtçe "büyük, iri" anlamına gelen kelimenin anlamını taşır. Ritmik olmayan, ağır ağır hareketlerle oynanır. Ayaklar, dizden kırılarak, davulun ağıt, değişen ritmine ayak uydurularak oynanır. Oyunu sadece erkekler oynadığı gibi, karışık da oynanır.
Tek Ayak dediğimiz "Derik" ve İki Ayak dediğimiz "Diniği" ve Terge - Türk Terge dediğimiz Türk-i Beraza da denilen ve halen Suruç Ovası'nda oynanan Derik Oyununa ayak ritmi katılarak, ayak vuruşları ritminin takip edildiği oyundur.
Abravi veya Lorke dediğimiz oyunumuz ise, Urfa'nın genç yaşlı, kendine güvenen herkes tarafından, hem ayak vuruşu, hem omuz vuruşu olan, ritmik, yoğun hareketli hızlı bir oyundur.
Soseh ise, AKçakale Oyunudur. bol ayak figürlü, sertlik ve yiğitlik vurgusunun, oyuncuların duruşuna, ritmine, hareketlerine yansıdığı oyundur.
Dörtlü Değnek veya Fasıl oyunu ise, eski zamanlarda kılıçla oynanan ancak sonraları, yaralama ve benzeri riskler sebebiyle, kılıç yerine değnek kullanılarak oynanmaya başlanmış oyundur. bu sebeple de ismi "Dörtlü Değnek" ismini almıştır.
Fırat kenarındaki Bozova ve yine Hilvan'da oynanan oyunlarımız kadar, Kürtçe "Gezale" denen "Ceylan" oyunu da, meşhurdur. Elinde kovasıyla, süt sağmak isteyen köylü kızı, yakın köyden gelen davul ritmine uyarak ceylan sekmesiyle oynar. Bu sekmeden dolayı da oyunun adını "Gezale - Ceylan" ismini almıştır.
Bunun dışındaki kuzu kapma, kartal kapma, hayvan figürlü, tiyatral oyunlarımız vardır. Tüm oyunlarımızda, hayata dahil olma, kadın ve erkeğin toplum hayatındaki birlikteki sıkça vurgulanır.
Şanlıurfamızdan herkese selamlar
Günümüzde Urfa Halk Oyunları
Gırani (Ağırlama), denen, "Ağır - Karşılama" oyunu, ayrıca Tek Ayak (Derik), iki Ayak (Dıniğ), Üç Ayak, Beş Ayak oyunları, Türk Terge, Kımıl, Lorke denen hızlı oyunlar, Hilvan'da Oynanan "Keriboz" oyunu, Suruç'ta oynanan "Dellocan" ve ayrıca Zavfa (Damat), önemli oyunlarımızdır.
Urfa Seylanisi, Suruç Seylanisi, Dik, Keçike, Gülhameda, Teşi, Şujun, Gelberi, Rışko, Mim, Çepik, Şevko, Karaçı, Koçeri, Temirağa, Kommetki, Nure oyunlarımız da halen kötylerimizde profesyonel halk oyuncularını imrendirecek şekilde oynanmaktadır. Urfa Merkezinde oynanan Dinge'nin bir benzeri de Hilvan'da oynanmaktadır.
Kımıl Oyunu, tarım toplumu olan Urfa için, öğretici ve hatırlatıcı bir oyundur. Süne zararlısının Urfa'daki ismi olan kımıl, oyuna da adını vermiştir.
Tarımla geçinen, hayatını sürdürmek için tarıma bağlı olan Urfa'da, kımıl oyunu, hayat mücadelesini canlandıran, öğreten, bir halk oyunu olarak ortaya çıkmıştır. Bu oyun, her ne kadar halay şeklinde oynansa da, yay ve daire şeklinde sıralanan çok sayıda erkek ve kadının, köy meydanında toplanarak, biçim almasıyla oynanır. Oyun, davul zurna eşliğinde sadece erkeklerin, sadece kızların veya karışık olarak oynanabildiği oyundur.
Girani Oyunu ise, Kürtçe "büyük, iri" anlamına gelen kelimenin anlamını taşır. Ritmik olmayan, ağır ağır hareketlerle oynanır. Ayaklar, dizden kırılarak, davulun ağıt, değişen ritmine ayak uydurularak oynanır. Oyunu sadece erkekler oynadığı gibi, karışık da oynanır.
Tek Ayak dediğimiz "Derik" ve İki Ayak dediğimiz "Diniği" ve Terge - Türk Terge dediğimiz Türk-i Beraza da denilen ve halen Suruç Ovası'nda oynanan Derik Oyununa ayak ritmi katılarak, ayak vuruşları ritminin takip edildiği oyundur.
Abravi veya Lorke dediğimiz oyunumuz ise, Urfa'nın genç yaşlı, kendine güvenen herkes tarafından, hem ayak vuruşu, hem omuz vuruşu olan, ritmik, yoğun hareketli hızlı bir oyundur.
Soseh ise, AKçakale Oyunudur. bol ayak figürlü, sertlik ve yiğitlik vurgusunun, oyuncuların duruşuna, ritmine, hareketlerine yansıdığı oyundur.
Dörtlü Değnek veya Fasıl oyunu ise, eski zamanlarda kılıçla oynanan ancak sonraları, yaralama ve benzeri riskler sebebiyle, kılıç yerine değnek kullanılarak oynanmaya başlanmış oyundur. bu sebeple de ismi "Dörtlü Değnek" ismini almıştır.
Fırat kenarındaki Bozova ve yine Hilvan'da oynanan oyunlarımız kadar, Kürtçe "Gezale" denen "Ceylan" oyunu da, meşhurdur. Elinde kovasıyla, süt sağmak isteyen köylü kızı, yakın köyden gelen davul ritmine uyarak ceylan sekmesiyle oynar. Bu sekmeden dolayı da oyunun adını "Gezale - Ceylan" ismini almıştır.
Bunun dışındaki kuzu kapma, kartal kapma, hayvan figürlü, tiyatral oyunlarımız vardır. Tüm oyunlarımızda, hayata dahil olma, kadın ve erkeğin toplum hayatındaki birlikteki sıkça vurgulanır.
Şanlıurfamızdan herkese selamlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder